Günümüz çocukları, dijital cihazların doğrudan içinde büyüyor. 90’ların sokakta oynayan çocukları artık yerini; YouTube izleyen, TikTok video çeken, oyun oynarken saatleri nasıl geçtiğini fark etmeyen bir kuşağa bırakıyor. Bu değişim, sadece bir alışkanlık farkı değil, aynı zamanda çocukların gelişim süreçlerini doğrudan etkileyen bir kültürel dönüşüm.
Eskiden yalnızca bir iletişim aracı olan telefon, bugün çocuklar için eğlencenin, öğrenmenin ve sosyalleşmenin aracı hâline geldi. Ancak bu durumun bir bedeli var. Her geçen gün daha fazla uzman, “telefon bağımlılığı” kavramının artık sadece yetişkinlerin değil, çocukların da ruhsal ve fiziksel sağlığını tehdit ettiğini ifade ediyor.
Bir çocuk için telefon sadece bir cihaz değildir. O, aynı anda bir oyuncak, bir öğretmen, bir arkadaş ve bir kaçış noktasıdır. Çocuk psikolojisinde bu kadar güçlü bir yer edinen telefonun bağımlılık oluşturması şaşırtıcı değil.
Bir oyunda seviyeyi geçmek, beğeni almak, yeni bildirim görmek gibi her küçük etkileşimde beyinde dopamin salgılanır. Bu da çocuğun tekrar tekrar telefonla vakit geçirmek istemesine neden olur. Beyin, tıpkı şekere veya nikotine tepki verdiği gibi, dijital uyarıcılara da bağımlılık tepkisi geliştirir.
Telefon kullanımı; beklemeyi, sıkılmayı, yüz yüze çatışmayı ortadan kaldırır. Oysa hayat bu duygularla başa çıkmayı öğrenmeyi gerektirir. Telefon, çocukların zorlanmadan keyif alabilecekleri yapay bir dünya sunar. Bu da zamanla gerçek dünyadan kopmalarına neden olur.
Çocukların gelişme çağında bedenleri son derece hassastır. Uzun süreli telefon kullanımı, yalnızca gözleri değil, tüm bedeni olumsuz etkiler.
Telefon ekranına uzun süre bakmak göz kaslarının doğal çalışmasını bozar. Çocuklarda erken yaşta miyopi görülme oranı son 10 yılda iki katına çıkmıştır. Ayrıca mavi ışık, retinaya zarar vererek ilerleyen yaşlarda makula dejenerasyonu riskini artırır.
Telefonlar, özellikle gece saatlerinde kullanıldığında melatonin hormonunun üretimini baskılar. Bu da çocukların uykuya geçmesini zorlaştırır. Uyuyamayan çocuk gün içinde yorgun, huzursuz ve dikkatini toplayamayan bir hâle gelir.
Telefonla geçirilen zaman arttıkça, çocuklar genellikle kambur bir şekilde oturur. Bu da skolyoz, boyun düzleşmesi gibi iskelet sistemi bozukluklarına yol açabilir. Üstelik bu sorunlar erken yaşta başlarsa, tedavi süreçleri de daha uzun ve zorlu olur.
Çocuklar bilgiye açıktır. Ancak bu bilgi, onların gelişim düzeyine uygun değilse, tam tersi bir etki yaratabilir.
Sürekli geçiş yapan videolar, reklamsız kısa oyunlar, çocuğun dikkat süresini küçültür. Artık bir konuyu 10 dakika takip edemeyen, sıkıldığı anda ilgisini başka yöne çeken çocuklar çoğalıyor.
Özellikle erken çocukluk döneminde telefonla çok vakit geçiren çocuklar, sosyal etkileşime girmediği için kelime dağarcığı zayıf, cümle yapıları eksik olur. Ayrıca konuşma yerine izleme tercih edildiğinde beyin dil merkezleri yeterince uyarılmaz.
Sosyal medyada sürekli kendini başkalarıyla kıyaslayan çocuk, “yeterince güzel değilim”, “yeterince eğlenceli değilim” gibi düşüncelere kapılır. Bu da ileride sosyal kaygı bozukluğu ve depresyon gelişimine zemin hazırlar.
Telefon ellerinden alındığında ağlayan, bağıran, hatta zarar veren çocuklarla karşılaşmak artık nadir bir durum değil. Bu davranışlar, telefonun sakinleştirici işlev kazandığını gösterir. Ancak çocuklar duygularını başka yollarla düzenlemeyi öğrenmelidir.
Oyunlarda yeniden doğma, sosyal medyada sahte yaşamlar görme gibi durumlar, çocukların gerçek yaşamla bağını zayıflatır. Bu da “beklentiler” ile “gerçekler” arasında büyük uçurumlara neden olur.
Çocuklar insanla insan arasında büyür. Ancak telefon, bu bağı koparır.
Arkadaşlıklar sığlaşır. Artık sohbet yerine mesajlaşma, oyun yerine ekran başında “birlikte oynama” tercih edilir.
Empati yetisi zayıflar. Gerçek yüz ifadelerini okumayan çocuk, karşısındakinin nasıl hissettiğini anlamakta zorlanır.
Aileyle bağlar kopar. Evde herkes kendi cihazında vakit geçirince, ortak anılar azalır.
Telefon bağımlılığı olan çocuklar için okul, artık sıkıcı bir yer hâline gelir. Anlatılanlar uzun, kitaplar renksiz, öğretmenler yavaş gelir. Bu da şu sonuçlara neden olur:
Ders başarısında düşüş
Ödev yapma isteksizliği
Okula gitmek istememe
Öğretmenle çatışma
Günde maksimum 1 saat ekran süresi
Cihazlar yalnızca ortak alanda kullanılmalı
Uyumadan 2 saat önce telefon kapatılmalı
Spor, resim, müzik, drama gibi alanlarda çocuğun ilgisi desteklenmeli
Ailece yürüyüşe çıkmak, masa oyunları oynamak ekran yerine konulmalı
Çocuklar söylediklerimizden çok yaptıklarımızı taklit eder. Ebeveyn telefonla çok vakit geçiriyorsa, çocuğun da benzer davranış göstermesi kaçınılmazdır.
“Telefonu tamamen yasaklamak yerine, çocuğa kontrollü bir şekilde rehberlik edilmeli. Teknolojiyle birlikte yaşamayı öğrenmek, yasaklamaktan daha etkili bir stratejidir.”
“Bağımlılığın temelinde yalnızlık, ilgi eksikliği ve duygusal boşluk yatar. Telefon bu boşluğu dolduruyorsa, önce o boşluğu onarmak gerekir.”
Teknoloji, doğru kullanıldığında çocuklar için büyük bir nimet olabilir. Ancak kontrolsüz kullanıldığında, gelişimlerine büyük bir engel hâline gelir. Çocuklara verilecek en değerli şey, zaman, ilgi ve sevgidir. Ekranlar bunu veremez.
EKONOMİ
7 gün önceGENEL
23 gün önceGENEL
26 Haziran 2025GENEL
26 Haziran 2025GENEL
26 Haziran 2025GENEL
26 Haziran 2025GENEL
26 Haziran 2025