Ege Denizi’nde 6 Büyüklüğünde Deprem: İzmir, Muğla ve Çevre İller Sallandı
22 Mayıs 2025 tarihinde, sabahın erken saatlerinde Ege Denizi’nde meydana gelen 6 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’nin batı kıyılarında ve Yunanistan’ın Girit Adası civarında geniş bir coğrafyada hissedildi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) resmi açıklamasına göre deprem, saat 06.19’da, Muğla’nın Datça ilçesine yaklaşık 166 kilometre mesafede, 17,7 kilometre derinlikte gerçekleşti.
Deprem, İzmir başta olmak üzere Muğla, Aydın, Denizli ve Antalya gibi illerde vatandaşları sabah saatlerinde korkutarak sokaklara döktü. Türkiye’nin batı bölgesindeki yerleşim yerlerinde kısa süreli panik yaşandı. Ancak şu ana kadar can kaybı ya da ciddi bir hasar olmadığı bilgisi yetkililer tarafından paylaşıldı.
Depremin Merkez Üssü ve Şiddeti
AFAD tarafından yapılan ilk açıklamalarda, depremin merkez üssünün Datça açıklarında, Ege Denizi’nde olduğu belirtildi. Öte yandan, Atina Jeodinamik Enstitüsü, depremin büyüklüğünü 6.2 olarak ölçtü ve merkez üssünün Girit Adası’nın yaklaşık 79 kilometre kuzeydoğusunda olduğunu duyurdu. Bu farklı ölçümler, bölgedeki aktif fay hatlarının karmaşık yapısını ve sismik hareketliliğin doğasını göstermektedir.
Bölgede Tarama Çalışmaları Devam Ediyor
Depremin hemen ardından İzmir Valisi Süleyman Elban, sosyal medya hesabı üzerinden hızlı bir açıklama yaparak vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini iletti ve bölgede geniş kapsamlı tarama çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Elban, herhangi bir olumsuz durumun henüz rapor edilmediğini ve ekiplerin olası sorunları tespit etmek için sahada olduğunu ifade etti.
Muğla Valisi Dr. İdris Akbıyık da benzer şekilde, il genelinde herhangi bir zarar meydana gelmediğini ancak ekiplerin teyakkuz halinde bulunduğunu açıkladı. AFAD koordinasyonunda yürütülen çalışmaların önümüzdeki saatlerde de devam edeceği bildirildi.
Uzmanlardan Kritik Değerlendirmeler
Depremin ardından uzmanlardan gelen ilk değerlendirmeler, sismik hareketin karakteristik özelliklerine ve potansiyel risklere işaret etti. Jeolog Prof. Dr. Naci Görür, depremin Anadolu Levhası’nın altına dalan Afrika Levhası üzerinde gerçekleştiğini, odak derinliğinin ise 17,7 kilometre olduğunu belirterek, bu durumun yüzeye olan etkisini sınırladığını ifade etti.
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Övgün Ercan, depremin özellikle Türkiye’nin batı kıyılarında hissedilmesinin nedeninin Afrika Levhası’nın hareketliliğinden kaynaklandığını söyledi. Ercan, artçı sarsıntıların beklendiğini ancak bunların büyük bir depremi tetiklemesinin düşük ihtimal olduğunu belirtti.
Tsunami Riski Var mı?
Deprem sonrası vatandaşların en büyük endişelerinden biri tsunami ihtimali oldu. Uzmanlar, bu büyüklükteki bir depremin tsunami oluşturma riskinin çok düşük olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Okan Tüysüz, yaptığı açıklamada, tsunami oluşumu için depremin daha sığ ve daha büyük bir enerji boşalımıyla gerçekleşmesi gerektiğini belirtti. Bu nedenle vatandaşların rahat olmaları ancak yine de dikkatli ve bilinçli davranmaları gerektiği vurgulandı.
Artçı Depremler ve Güvenlik Önlemleri
Depremin ardından bölgede küçük çaplı artçı sarsıntılar bekleniyor. AFAD ve uzmanlar, vatandaşların sakinliğini korumaları ve yetkililerin uyarılarına uymaları gerektiğini belirtiyor. Özellikle binalarda oluşabilecek küçük hasarların incelenmesi, yapısal güvenlik kontrollerinin gerçekleştirilmesi ve hasarlı görülen binaların derhal ilgili birimlere bildirilmesi önemle hatırlatıldı.
Vatandaşlar Ne Yapmalı?
Deprem sonrası AFAD tarafından yayınlanan rehbere göre, vatandaşların panik yapmadan hareket etmeleri ve yetkililerden gelecek bilgileri dikkatle takip etmeleri öneriliyor. Deprem sırasında güvenli alanlarda kalmak, devrilebilecek eşyaların yakınında bulunmamak ve güvenli bölgelere yönelmek, olası zararı azaltmak için hayati önem taşıyor.
Ayrıca, deprem sonrası oluşabilecek artçı sarsıntılara karşı hazırlıklı olunmalı, acil durum çantalarının kontrol edilmesi ve eksiklerin tamamlanması gerekiyor. Bu süreçte, resmi kaynaklardan yapılan açıklamaların dışındaki bilgilere itibar edilmemesi, bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi açısından kritik önem taşıyor.
Sonuç olarak, Ege Denizi’nde gerçekleşen bu deprem, bölgedeki deprem gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Türkiye’nin deprem kuşağında bulunduğu gerçeği, vatandaşların her daim hazırlıklı ve bilinçli olmalarını gerektiriyor. Yetkililer tarafından yürütülen çalışmalar ve alınan önlemlerle can ve mal kaybının önüne geçilmesi mümkün hale geliyor. Bu bağlamda, deprem gerçeğini kabul ederek yaşam alanlarımızı daha güvenli hale getirmek için gerekli adımların sürekli olarak atılması gerekiyor.
News
