DOLAR 39,5851 -0.32%
EURO 45,6681 -0.99%
ALTIN 4.322,051,03
BITCOIN 41468050.19183%
İstanbul
21°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

İsrail–İran Savaşı Ne Zaman Hangi Tarihte Başladı Ve Nasıl Gelişti
  • Doğrucu Haber
  • Genel
  • İsrail–İran Savaşı Ne Zaman Hangi Tarihte Başladı Ve Nasıl Gelişti

İsrail–İran Savaşı Ne Zaman Hangi Tarihte Başladı Ve Nasıl Gelişti

ABONE OL
16 Haziran 2025 10:58
İsrail–İran Savaşı Ne Zaman Hangi Tarihte Başladı Ve Nasıl Gelişti
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İsrail–İran Savaşı: Derinleşen Çatışmanın Kökleri, Seyri ve Gelecek Senaryoları

1. Giriş: Doğrudan Çatışmanın Eşiği

2025 yılının ortalarında Ortadoğu’da uzun zamandır gölgede süren rekabet, artık açık bir savaşa dönüşmüştür. 13 Haziran sabahı İsrail Hava Kuvvetleri’nin “Operation Rising Lion” (Yükselen Aslan Operasyonu) adıyla İran’ın nükleer ve askeri altyapısına yönelik başlattığı büyük ölçekli hava saldırısı, iki ülkeyi yarım yüzyıla uzanan bir düşmanlığın en görünür evresine taşımıştır. Bu müdahale, bir yandan İsrail’in kendi güvenliğini ve bekasını koruma kararlılığını yansıtırken, diğer yandan bölgedeki güç dengelerini, enerji piyasalarını ve uluslararası diplomatik ilişkileri derinden sarsmıştır.

2. Tarihsel Arka Plan: Yarım Asırlık Rekabetin Anatomi­si

  • 1979 Devrimi ve İdeolojik Yarılma: İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşu, iki ülke arasında ideolojik bir uçurum açtı. Yeni rejim, İsrail’i Ortadoğu’daki işgalci güç olarak tanımladı ve bu söylem, başta Lübnan’daki Hizbullah ile Filistin’deki Hamas olmak üzere vekil gruplara nüfuz sağlama politikasını besledi.

  • Gölge Savaş Araçları: 2000’lerin başından itibaren suikastler, sabotaj kampanyaları ve siber saldırılar iki aktörün dolaylı çatışma metotları haline geldi. Natanz nükleer tesisine yönelik “Stuxnet” virüsü saldırısı, bu mücadelenin küresel olarak duyulan ilk yankılarındandı. Ardından gelen bir dizi kayıpsız suikast ve istihbarat operasyonu, İran’ın nükleer altyapısını yavaşlatma çabasıyla eş zamanlı yürüdü.

  • Nükleer Müzakerelerin Yol Ayrımı: 2015 İran Nükleer Anlaşması (JCPOA), bir süreliğine nükleer gerilimi düşürdü. Ancak 2018’de ABD’nin anlaşmadan çekilmesi ve İran’ın zenginleştirme kapasitesini hızlıca artırması, yeniden yükselen tansiyonun fitilini ateşledi. İsrail yönetimi, İran’ın kısa sürede nükleer silah geliştirmeye yakınlaşacağını savundu ve “önleyici darbe” kavramı masaya tekrar geldi.

3. Gerilimin Tırmanış Noktaları (2023–2025)

  1. Ekim 2023 – Hamas’ın Saldırıları: Gazze’den düzenlenen büyük çaplı eylemler ve İran’dan gelen lojistik destek, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonlarını yeniden şiddetlendirdi. Bu süreçte İran destekli Şii milislerin Suriye ve Irak sınırlarından yaptığı saldırılar, iki ülke arasındaki cephe hattını genişletti.

  2. Nisan 2024 – “True Promise” Misillemesi: İran, Tel Aviv’e yönelik ilk doğrudan balistik füze ve drone dalgasını gerçekleştirdi. İsrail’in hava savunma bataryaları ağır hasar almadan saldırıyı püskürttü; ancak bu eylem, örtülü çatışmayı doğrudan yüz yüze çarpışmaya evirmeye adaydı.

  3. 2025 Başları – Kritik İstihbarat Zirveleri: İsrailli ve Batılı istihbarat kaynaklarının İran’ın gizli zenginleştirme tesisleriyle ilgili yeni kanıtları paylaşması, Tel Aviv’de “acil müdahale” planlarının hızlandırılmasına yol açtı. Mossad ajanlarının Tahran’da yürüttüğü sızma operasyonları, nükleer programın birkaç ay içinde silah kapasitesine ulaşacağına işaret etti.

4. Operation Rising Lion: Plan ve Uygulama

  • Sabahın İlk Saatleri: 13 Haziran sabahı gün ağarmadan başlayan harekât; beş dalga halinde, her biri 60–70 uçaktan oluşan bir görev gücüyle icra edildi. NATO standartlarında mühimmatlar, İran’ın kilit nükleer merkezleri Natanz, Fordow, Esfahan ve Arak’ın yanı sıra Kermanshah füze üretim tesisleri ve Tahran civarındaki komuta-kontrol merkezlerine yönlendirildi.

  • Hedef Odaklı Nokta Atışlar: Natanz tesislerinden birinin[t1] soğutma sistemleri ağır hasar aldı, Fordow’un yeraltı santrifüj hatlarından üçü devre dışı kaldı. Tahran yakınlarındaki bir karargâhta ise Devrim Muhafızları Ordusu’nun üst düzey komutanlarından biri suikastla etkisiz hâle getirildi.

  • Siber ve Fiziksel Koordinasyon: Aynı anlarda Mossad destekli siber saldırılarla İran’ın erken uyarı radarları geçici olarak körlendi; bunun sonucu olarak birçok yerel hava savunma bataryası hareketsiz kaldı. Bu karma operasyon, İsrail’in yıllardır geliştirdiği hibrit harp konseptinin bir tezahürü olarak görüldü.

5. İran’ın Cevabı: Üç Dalga Misilleme

  1. İlk Dalga (13–14 Haziran): İran Devrim Muhafızları, Tel Aviv, Haifa, Rehovot ve Bat Yam üzerinden balistik füzeler ve kamikaze dronları fırlattı. İsrail’in Iron Dome ve David’s Sling savunma sistemleri, saldırıların yüzde 85-90’ını başarıyla engelledi; ancak bazı sivil yerleşim bölgelerinde enkaz ve yaralanmalar yaşandı.

  2. İkinci Dalga (15 Haziran): Füzelerin isabet oranını artırmak için seyir füzelerine ağırlık verildi. İsrail’in hava savunma teknolojileri yine sınandı; kayıplar göreli olarak düşük kaldı, ancak psikolojik etki büyüktü.

  3. Üçüncü Dalga (16 Haziran): İran, daha uzak menzilli füzeleri devreye sokarak stratejik derinliğini genişletti. Tel Aviv bölgesi birkaç kez alarma geçti; İsrailli yetkililer halkın sığınaklara çekilmesini istedi.

6. Bölgesel ve Küresel Yankılar

  • Amerika Birleşik Devletleri: Resmî Washington, İsrail’in “önleyici meşru müdafaa hakkı” vurgusuyla temkinli destek verdi. Ancak Kongre üyeleri arasında savaşın daha da genişleyebileceği endişesiyle itidal çağrıları yükseldi. ABD, bölgedeki askeri varlığını destekleyici unsurlar konuşlandırdı.

  • Avrupa Birliği: Brüksel, her iki tarafı da itidale davet eden açıklamalar yaptı. BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan barış için hemen ateşkes önerisine Rusya ve Çin’den veto tehdidi geldi; müzakere kanalının tıkanması, krizin diplomatik çözümünü zorlaştırdı.

  • Arap Ülkeleri ve İran’ın Vekilleri: Suudi Arabistan ve BAE, kapalı kapılar ardında ateşkesi desteklerken; Yemen’de Husiler’den yeni saldırı sinyalleri geldi. Irak’taki Şii milis cepheleri de yüzde kaçırır misilleme olasılığını canlı tutuyor.

7. İnsanî ve Ekonomik Boyut

  • Sivil Kayıplar ve Göç: İsrail tarafında beşin üzerinde sivil yaşamını yitirirken, yüzün üzerinde kişi yaralandı. İran’da ise lojistik tesislerin vurulması, yakıt tedarikini aksatarak nakliye sektörünü felç etti; halk, petrol istasyonları önünde uzun kuyruklara mecbur kaldı.

  • Enerji Piyasaları: Ham petrol fiyatları yüzde 8–12 arasında artış gösterdi. Körfez ülkeleri, üretim artışına giderek arz dengesini korumaya çalıştı; risk primi yükseldi.

  • Finansal Etkiler: Tel Aviv Borsası üç gün üst üste değer kaybetti. İran riyali, dolar karşısında sert düştü ve faizler hızla yükseldi. Bölgesel sigorta primleri de zirve yaptı.

8. Olası Senaryolar ve Gelecek Beklentileri

  1. Tırmanma Süreci: Vekil güçlerin çatışmaya daha aktif katılımı, savaşın Suriye, Irak veya Yemen’e uzanma riskini besliyor. Bu senaryoda küresel deniz yolları da tehdit altında kalabilir.

  2. Kontrollü Patlama: Taraflar, karşılıklı caydırıcılık dengesi kurmak için düşük yoğunluklu saldırılarla titreyen ateşkesi koruyabilir. Bu yarı-soğuk durum, uzun süreli bir gerilim zeminine dönüşebilir.

  3. Diplomatik Çıkış Arayışı: Arap Körfezi ülkelerinin ve Avrupa’nın arabuluculuk çabaları, ABD–İran müzakerelerini yeniden canlandırabilir. Yeni bir nükleer güvence sistemi ve bölgesel silahsızlanma mekanizmaları devreye girebilir.

9. Sonuç: Yeni Bir Dönem Başlıyor

İsrail–İran savaşı, yalnızca iki ülkenin değil, tüm Ortadoğu’nun ve küresel jeopolitik yapının seyri üzerinde belirleyici olacaktır. “Operation Rising Lion” vesilesiyle başlayan doğrudan çatışma, tarihsel rekabeti görünür kıldı ve bu görünürlük, aynı zamanda daha fazla uluslararası sorumluluk ve diplomatik inisiyatif gerektiriyor. Hem bölgesel aktörler hem de büyük güçler bu krizi tırmanmadan nasıl yönetebilecekleri sorusuna yanıt ararken, bugün atılacak adımlar yarının barış veya yeni bir yıkım hikâyesini şekillendirecektir.

İsrail–İran Savaşı: Güç Dengeleri, Askerî Teknolojiler ve Sivillerin Hayati Rolü

1. Giriş

Ortadoğu’nun en kritik iki aktörü olan İsrail ile İran, 13 Haziran 2025’te “Operation Rising Lion” adıyla başlayan doğrudan çatışmayla yarım asırlık gölge savaşını açık savaşa dönüştürdü. Bu yeni evre, yalnızca bombaların düştüğü cephe hattıyla değil; aynı zamanda ülkelerin ekonomik, teknolojik ve toplumsal kaynaklarının ne ölçüde savaşı belirlediğiyle de tanımlanıyor. Aşağıda çatışma sürecini daha geniş bir perspektife yerleştirerek; bir yandan tarafların sahip olduğu güç kıstaslarını, öte yandan modern askerî teknolojilerin rolünü ve savaş ortamında sivillerin neden “sadece hedef” değil, aynı zamanda direnç ve meşruiyet parametresi olduğunu anlatacağız.

2. Küresel Güç Dengesi: İsrail ve İran’ın Karşılaştırılması

2.1 Ekonomik Kapasite

  • İsrail: 2024 itibarıyla yaklaşık 500 milyar USD’lik bir GSYH’ye sahip olan İsrail, kişi başına yaklaşık 54.000 USD milli gelirle bölgenin en gelişmiş ekonomilerinden biri konumunda. Yüksek teknoloji ihracatı, savunma sanayii ve dünya çapında etkin start-up ekosistemi, ülkeye sürekli kaynak aktarıyor.

  • İran: Ambargo koşullarına rağmen 2024’te yaklaşık 230 milyar USD GSYH elde eden İran’ın kişi başına geliri 2.700 USD civarında. Petrol ve gaz ihracatı hâlâ en önemli gelir kalemi; ancak yaptırımlar, uluslararası yatırım ve teknolojik iş birliklerini kısıtlıyor.

Sonuç: Ekonomik açıdan İsrail, kaynak çeşitliliği, ileri sanayi kapasitesi ve küresel sermayeye erişimiyle görece daha esnek bir pozisyonda. İran ise yüksek enerji gelirine dayanıyor, fakat yaptırımlar ve iç enflasyon savunma bütçesinin etkin kullanımını zorluyor.

2.2 Askerî Bütçe ve İnsan Kaynakları

  • Savunma Harcamaları:

    • İsrail: Yıllık yaklaşık 25 milyar USD’lik savunma bütçesi (GSYH’nin %5’e yakınını) ile bölgesel ortalamaların çok üzerinde harcama yapıyor.

    • İran: Resmî rakamlara göre yaklaşık 20 milyar USD ayırsa da, gayri resmî destek ve yerli üretimle toplamı 25 milyar USD’yi buluyor.

  • Zorunlu Askerlik ve Yedek Sistem:

    • İsrail: Tüm vatandaşlar (erkek 2.5 yıl, kadın 2 yıl) askerlik hizmetine tabi; geniş bir eğitimli yedek gücü sürekli hazırda tutuyor.

    • İran: Profesyonel orduya ek olarak 100.000’i aşkın Personel Muhafızları (IRGC), Basij gönüllü milisleri ve paramiliter gruplarla; bu yapı hem caydırıcı hem de zayıf lojistik unsurları dolduran bir rezerv görevi görüyor.

Sonuç: İnsan kaynağı açısından her iki ülke de yüksek kapasiteye sahip; İsrail eğitim ve teknoloji entegrasyonunda, İran ise sayısal genişlik ve bölgesel milis ağı kullanımında avantajlı.

3. Askerî Teknolojilerdeki Farklılıklar

3.1 Hava Kuvvetleri ve İnsansız Sistemler

  • İsrail’in Üstünlükleri:

    • F-35I Adir: Dünyanın en gelişmiş beşinci nesil savaş uçağı, düşük radar izi ve ileri sensörlerle donatılmış.

    • Heron TP, Hermes 900: Uzun menzilli İHA’lar; keşif-gözetleme, elektronik harp ve taarruz rollerini birlikte üstlenebiliyor.

  • İran’ın Kapasiteleri:

    • Su-22, MiG-29 vs. Yerli Dorna: Temel Sovyet platformları hâlâ kullanılsa da, merceden geliştirilmiş “Dorna” olarak adlandırılan ulusal İHA ve kamikaze drone projeleri göze çarpıyor.

    • Shahed-136 “ölüm drone” serisi: Düşük maliyetli, kanat açıklığı 2.5 m düzeyindeki silahlı İHA’larla sürpriz angajmanlar yapabiliyorlar.

3.2 Füze Sistemleri ve Hava Savunma

  • İsrail Savunma Kalkanları:

    • Iron Dome: Kısa menzilli roket tehditlerini %90’ın üzerinde başarıyla imha ediyor.

    • David’s Sling & Arrow 2/3: Orta-yüksek irtifa balistik füzelerine karşı katmanlı bir savunma hattı oluşturuyor.

  • İran Füze Parkı:

    • Şahab 3, Fateh-110, Khorramshahr: Orta-uzun menzilli balistik füzeler, 2.000 km’ye varan atış menziliyle stratejik derinlik oluşturuyor.

    • Bavar-373: Yerli hava savunma sistemi, Rus S-300’e rakip olarak geliştirildi. Pratik performansı hâlâ İsrail sistemlerinin gerisinde kalıyor.

3.3 Siber Unsurlar ve Elektronik Harp

  • İsrail’in Avantajı: Dünyanın önde gelen siber güvenlik firmalarına, Mossad ve teknoloji sektörü iş birliğine sahip. Hem savunma hem de hücum siber operasyonları konusunda üst düzey kabiliyetleri bulunuyor.

  • İran’ın Dayanakları: Yerli siber ajan grupları ve İran Küresel İnternet Birimi, GSMK’nın (Genişletilmiş Siber Muhafaza Kursu) mezunlarıyla faaliyet gösteriyor. Ancak Batı teknolojilerine ulaşım sınırlı; bu sebeple taktik bazlı, küçük ölçekli saldırılar ön planda.

3.4 İstihbarat ve Özel Kuvvetler

  • Kıdemli Birimler:

    • Mistarav / Mossad: Hem dış hem iç operasyon yürüten “özel ajan” benzeri ekipler, kritik suikast ve sabotaj misyonları düzenliyor.

    • Sayeret Matkal: Dünyanın en seçkin komando timlerinden biri olarak kabul ediliyor.

  • İran’ın Çekirdek Unsurları:

    • Quds Kuvvetleri: IRGC İçinden seçilen, dış operasyonlar için eğitilmiş birlikler. Lübnan, Irak, Suriye, Yemen sahalarında yetkinlik kazanmış durumda.

    • Basij: İç güvenlik ve paramiliter dayanıklılık sağlıyor; hızlı seferberlik kapasitesine sahip.

4. Sivillerin Savaştaki Önemi

4.1 Uluslararası Hukuk ve Koruma Yükümlülüğü

  • Cenevre Sözleşmeleri: Sivillerin doğrudan saldırı hedefi olmaması, savaş suçlarının yargılanabilir olması norm haline getiriyor.

  • Meşruiyet ve Moral: Bir ülkenin uluslararası arenadaki itibarı, sivillere verilen zarar ve tahribatla doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla yüksek hassasiyetli mühimmat kullanımı, savaş karşıtlarının kınamasını azaltır.

4.2 Sivil Direniş ve Toplumsal Moral

  • Moralin Korunması: Sivil halkın iş birliği, istihbarat paylaşımı ve direniş eğilimi; hem savunmayı güçlendirir hem de düşman operasyonlarını sekteye uğratır.

  • Psikolojik Harp: Dijital medya, sosyal ağlar ve bayrak çekme eylemleriyle sivil karşı koyuş, savaşın “algı cephesinde” belirleyici olabilir.

4.3 İnsani Yardım ve Altyapı İktisadı

  • Hastaneler, Su-Kanalizasyon, Enerji: Kritik altyapıya yapılan saldırılar, doğrudan sivilleri vurduğunda ekonomik zarar katbekat artar ve toplumsal çöküşe yol açar.

  • Yeniden İmar Maliyeti: Savaş sonrası normalleşme sürecinde altyapının onarımı, GSYH’nin %10–20’sini aşabilen ek kaynak gerektirir.

5. Geleceğe Bakış: Yüksek Teknoloji ve İnsan Faktörü

  1. Otonom Savaş Makineleri: Savaş alanında robotlar, tümevarım yapabilen İHA sürüleri daha etkin hâle gelecek. İnsan gücünü tehlikeden uzaklaştırmak moral avantajı sunacak.

  2. Kuantum Kriptografi & Siber Güvenlik: İletişim kanallarının ele geçirilmesi zorlaşırken, karşı saldırı kabiliyetleri artacak.

  3. Sivil-Askâr İş Birliği: Modern harp doktrinleri, halk desteğini meşruiyet unsuru sayıyor. Sivil eğitimi, sivil savunma kapasitesi, kriz iletişimi hakimiyetini belirleyecek.

  4. Enerji ve Besin Güvenliği: Karbon bazlı yakıtlar yanında tarımsal üretimin aksaması, sivil hareketliliği tetikleyecek ve diplomatik baskıyı artıracak.

6. Sonuç

İsrail–İran çatışması, klasik hatların ötesine taşınmış; ülkelerin ekonomik dayanıklılığı, ileri askerî teknolojileri ve toplumun savaşa yaklaşımdaki kararlılığıyla şekillenen “karma bir mücadele” olarak okunmalı. Hangi tarafın üstün olduğu sorusu, yalnızca uçak veya füze miktarıyla değil; bu araçların doğru zamanda etkin kullanımı, siber ve istihbarat kabiliyeti ile sivil direnci anlamlandırma becerisiyle cevap bulur. Modern savaş artık “füzelerin isabet oranı” kadar, “halkın moral gücü” ve “altyapının ayakta kalma kabiliyeti” üzerine de kurulu bir denklem sunuyor. İşte bu denklem çözüldükçe, gerçek zaferin ve barışın anahtarı da gün ışığına çıkacaktır.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r