İsrail, son yıllarda girdiği askeri operasyonlar ve uzun süreli çatışmalar nedeniyle sadece insan kaybı değil, ciddi ekonomik zararlar da yaşadı. Savaşın psikolojik, politik ve toplumsal boyutları tartışılırken, ekonomi üzerindeki etkiler ise sayısal verilerle her geçen gün daha net ortaya çıkıyor. Özellikle 2023 ve 2025 arasındaki dönem, İsrail için ekonomik olarak en yıpratıcı yıllar arasında yerini aldı.
İsrail’in Gazze’de yürüttüğü kapsamlı askeri operasyonlar, altyapıdan savunma sistemlerine, özel sektörden kamu bütçesine kadar birçok alanda ağır tahribat yarattı. Üstelik bu zarar yalnızca savaş dönemine ait değil; savaş sonrası oluşan yapısal hasarların uzun vadeli etkileri de ekonomi üzerindeki baskıyı artırıyor.
Savaşlar sırasında kullanılan yüksek maliyetli silah sistemleri, sürekli hava operasyonları ve karasal birliklerin sevkiyatı, günlük milyonlarca dolar harcamaya neden oldu. Özellikle demir kubbe füze savunma sisteminin operasyonları ve yenilenmesi için gereken lojistik maliyetler, ekonomik yükü katladı. Her bir füze müdahalesinin binlerce doları bulduğu bu sistem, savaş sürecinde on binlerce kez devreye girdi.
Savaşın sadece savunma bütçesiyle sınırlı kalmadığı; enerji, ulaşım ve iletişim altyapılarının da hedef alınması sonucu oluşan zararın milyarlarca doları aştığı tahmin ediliyor. Yıkılan yollar, zarar gören elektrik altyapıları, devre dışı kalan kamu binaları ve su sistemleri ülke bütçesinden ek kaynaklar talep etti. Bu da haliyle borçlanmayı artırdı ve bütçe açığını genişletti.
İş gücü piyasası da savaşın etkilerinden payını aldı. On binlerce yedek asker çağrıldı ve birçok çalışan aktif görev için işinden ayrılmak zorunda kaldı. Bu durum, özellikle teknoloji ve sanayi sektörlerinde üretkenliği düşürdü. Başta Tel Aviv olmak üzere, birçok şehirde girişimciler ve şirketler ya yatırımlarını askıya aldı ya da başka ülkelere taşınmayı düşündü.
Turizm sektörü ise neredeyse durma noktasına geldi. Ülkeye yönelik seyahat uyarıları, hava sahasında yaşanan güvenlik problemleri ve genel güvensizlik hissi, yabancı turist sayısında sert bir düşüşe neden oldu. İsrail’in turizm gelirlerinden elde ettiği yıllık ortalama 8-10 milyar dolarlık katkının büyük oranda kaybedildiği düşünülüyor.
Savaşın doğrudan etkisiyle zarar gören küçük işletmeler ve bireysel girişimciler için devletin sunduğu ekonomik destek paketleri ise bütçeye ek yük bindirdi. Kredilerin ertelenmesi, kira yardımları, vergi muafiyetleri ve acil yardım ödemeleri, kamu maliyesinin kırılganlığını artırdı. Bu da kredi derecelendirme kuruluşlarının İsrail’in ekonomik görünümüne yönelik olumsuz yorumlarına neden oldu.
Ayrıca İsrail’in dış ilişkilerinde yaşadığı gerginlikler ve savaş politikalarına gelen uluslararası tepkiler, yabancı yatırımcıları tedirgin etti. Yabancı sermaye girişlerinde düşüş yaşanırken, bazı şirketler İsrail piyasasından tamamen çekildi. Bu da uzun vadede döviz rezervleri ve dış ticaret dengesi açısından negatif bir tablo yarattı.
Merkez Bankası’nın para politikasını gevşetememesi, enflasyonla mücadelede eli kolunu bağladı. Savaş nedeniyle oluşan maliyet artışları, özellikle ithalata dayalı sektörlerde fiyatları yukarı çekti. Temel tüketim ürünlerinde yaşanan zamlar, halkın alım gücünü düşürürken iç pazardaki hareketliliği de yavaşlattı.
Bütün bu zararlar üst üste eklendiğinde, İsrail’in 2023–2025 yılları arasında savaşlardan kaynaklı doğrudan ekonomik kaybının 60 ila 70 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Ancak uzun vadeli etkiler, bu rakamın çok daha üstüne çıkabileceğini gösteriyor. Zira savaştan kaynaklı üretim kaybı, işsizlik oranındaki artış, borçlanma maliyetleri ve güven kaybı, önümüzdeki yıllarda ekonominin daha yavaş büyümesine neden olabilir.
Bazı analizlere göre, İsrail’in sadece 10 yıl içerisinde savaş politikalarının sonucu olarak 300-400 milyar dolarlık bir üretim kaybıyla karşılaşabileceği ifade ediliyor. Bu durum, ülkenin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü de sarsabilir.
Sonuç olarak, savaşın askeri ya da stratejik sonuçlarından bağımsız olarak, ekonomik sonuçları çok daha uzun vadeli ve kalıcı etkilere sahip. Bu nedenle, barışçıl çözümlere yönelmenin sadece insani değil, ekonomik olarak da zorunlu olduğu artık daha net görülüyor. İsrail, bundan sonraki süreçte hem iç dinamiklerini hem de dış politikasını yeniden şekillendirmek zorunda kalabilir. Aksi takdirde savaşın faturası, sadece bugünü değil, geleceği de ipotek altına alabilir.
EKONOMİ
15 gün önceGENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025