Sudan, 2025 yılı itibariyle sadece silahlı çatışmalarla değil, aynı zamanda sağlık sisteminin neredeyse tamamen çöktüğü bir insani felaketle gündeme geliyor. Bu durum, savaşın etkilerinin sadece mermilerle, bombalarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda halk sağlığının da sistematik olarak yok edildiğini gösteriyor. Sudan’da yaşanan sağlık krizinin çok boyutlu etkileri artarak devam ediyor ve görüzlemez bir noktaya ulaşmış durumda.
Sudan’da bir yıla yakındır devam eden iç savaş, altyapıyı yerle bir ederken, en büyük darbeyi hastaneler ve sağlık merkezleri aldı. Özellikle kentsel bölgelerde yer alan hastanelerin çoğu ya bombalardı, ya da silahlı gruplar tarafından işgal edildi. Bu durum, yaralılara müdahale edilmesini, kronik hastalığı olan bireylerin tedavisini ve doğum gibi basit görünse de riskli olan sağlık işlemlerinin gerçekleştirilmesini imkansız hale getirdi.
Büyük şehirlerde dahi bir iğneye, basit bir serum torbasına ya da antibiyotiğe erişim yok. Küçük kasaba ve köylerde ise sağlık personeli kalmamış durumda. Doktorlar ya ülkeyi terk etti, ya da can güvenlikleri nedeniyle görevlerine ara verdi. Kalan az sayıda hemşire ve gönüllü personel ise neredeyse savaş ortamında çalışıyor.
En büyük tehlike ise bulaşıcı hastalıklar. Temiz su kaynaklarının tahrip edilmesi, kanalizasyon sistemlerinin çökmesi ve barınma alanlarındaki kalabalık, ishal, kolera, tifo gibi suyla taşınan hastalıkların yayılmasına neden oluyor. Aşı kampanyaları durduğu için çocuk felci ve kızamık gibi hastalıklar geri dönüş yapmış durumda. Bebek ölümleri artarken, anne sağlığı alanında ciddi gerilemeler yaşanıyor.
Beslenme eksikliği de yaygın bir sorun. Savaş nedeniyle tarımsal faaliyetlerin durma noktasına gelmesi, pazar yerlerinin kapanması ve yardım tedarikinin engellenmesi, halkın günlerce hatta haftalarca yeterli gıdaya erişememesine yol açıyor. Bu da bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına, bulaşıcı hastalıklara açık hale gelinmesine ve kronik hastalıkların ağırlaşmasına neden oluyor.
Sudan’daki bu sağlık krizinin bir diğer boyutu da ruhsal sağlık. Sürekli şiddet, belirsizlik ve travma ortamında yaşayan halk, yoğun kaygı, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu yaşıyor. Psikolojik destek neredeyse yok denecek kadar az. Özellikle çocuklar, savaş ortamında doğan ve yetişmek zorunda kalan yeni nesil, bu travmanın en derin etkilerini yaşıyor.
Bu kriz, sadece Sudan halkının sorunu değil. Komşu ülkelerdeki mülteci kamplarında da aynı hastalıklar yayılıyor. İç savaş nedeniyle yerinden edilen milyonlarca insan, sınırların ötesine geçerek yeni sağlık sorunlarını beraberinde taşıyor. Bu durum, sağlık krizinin bölgesel olmaktan çıkıp küresel boyuta taşınması anlamına geliyor.
Özetle Sudan’daki sağlık sistemi çökmüş durumda ve bu durum sadece savaşın bir yan etkisi değil; aynı zamanda doğrudan sağlığa yönelik bir saldırı niteliği taşıyor. Bu kriz göz ardı edildikçe, sadece Sudan’la sınırlı kalmayacak, çevre bölgeleri ve nihayetinde dünyayı etkileyen bir zincirleme sağlık felaketine dönüşecek.
Uluslararası toplum, sadece insani yardım göndermekle yetinmemeli; tarafsız sağlık koridorları oluşturulmalı, sağlık çalışanlarının korunması ve güvenli şekilde görev yapabilmeleri sağlanmalıdır. Aksi halde tarih, bu krizi zamanında fark etmeyenlerin suç ortaklığını yazacaktır.
EKONOMİ
15 gün önceGENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025GENEL
04 Temmuz 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.